21 Temmuz 2013 Pazar

Haziran ölüleri

İnsanlık müzesi

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU
gokcer.tahincioglu@milliyet.com.tr

En sonda söylenmesi gerekeni en başta söylemek sağlar mı anlaşılmasını:
"Aslında tam da böyle davranılmasa, zaten bunların hiçbiri olmayacaktı ki."

Haziran ölülerinin yüzleri geçiyor durmadan gözlerimizden.
Umutlu, heyecanlı, evine dönüp de doğru yanlış, eksik fazla yaşadığı heyecanı anlatacak, isyan edecek, kızacak, gülecek çocukların yüzleri.
Çocuk onların hepsi.

Gözlerini kaybetmiş, kafatası çatlamış, kafası çökmüş, bedeninin her yanı işkence ile mühürlenmiş çocukların fotoğrafları geçiyor gözlerimizden.



"Burada polise şiddet uygularken bir çocuk öldü, ortalık ayağa kalktı. Mısır'a kimse bir şey demiyor."

İşte tam da burada, o şiddet uygulayanın öldürülebileceğinin savunulduğu anda, diğer bütün kelimeler önemini yitiriyor.
Taşa karşı silah, slogana karşı fişek, gülmeye karşı zulüm orantısızlığı, bambaşka bir hukukun uygulandığını ve kafalarda o hukukun nasıl meşru görüldüğünü gösteriyor.

Yeryüzündeki ve bütün insanlık tarihindeki zulümlerin alt metni bu.
Tecavüze uğrayan kadınların.
Gasp edilen mağdurların.
İstismar edilen çocukların.
Dövülen, öldürülen kadınların.
Gözleri bağlı, işkencede, susmalarına kızılanların isyanlarına karşılık geliştirilen ortak dil.

Çıkmasaydı sokağa, gitmeseydi oraya, sussaydı, cevap vermeseydi, konuşsaydı.
Taş atmasaydı.
Eli sopalıların sokağına girmeseydi.
O Akrep'in önünde durmasaydı.

Tanımları net koymadan anlamak mümkün değil çok karşıdakini.
Neyin şiddet, neyin hak, neyin hak olmadığını tartışırken aşmalı bütün kafa karışıklıklarını.
Canı istediğinde geleneğe, bu toplumun örfüne adetine sığınıp, canı istemediğinde insanlık tarihinin ortak değerlerini yok saymanın acımasızlığını teşhir etmeli.

Şimdi sokaklarda bir cadı avı sürerken,
başkentin ortasına yerleştirilirken "vandalizm müzesi".
Yıkıp bütün önyargıları, ölen çocukların fotoğraflarına bakmalı.
O fotoğraflarda bir yaşamak arzusu, o fotoğraflarda bin umut, o fotoğraflarda meydanlardaki iri seslerin anlamayacağı bir özlem var çünkü.
O fotoğraflardan bir müze yapmalı.
Belki o vandalizm müzesinin hemen karşısına.
İnsanlığın hiçbir otobüsle, hiçbir durakla, hiçbir camla kıyaslanamayacağını anımsamak ve belki bir 50 yıl sonra saygıyla karışık utanarak, o kıyasın hiç yapılmaması gerektiğini anlamak amacıyla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder